Değersizlik duygusu kişinin kendini diğer insanlardan daha değersiz algılaması demektir.

Değersizlik duygusu kendini alınganlıkla, olayları kişiselleştirmeyle, kişinin her şeyi üzerinize almasıyla gösterir. Değersizlik duygusunun en belirgin özelliği alınganlıktır.

Değersizlik duygusu objektif değerlendirmemizi engeller. “Beni beğenmiyor, beni ezmeye çalışıyor, benimle görünmek istemiyor” gibi düşünmenize sebep olur.

Üzülebilir ve bozulabilirsiniz ama bunu değersizliğine değindirirse değersizlik duygunuz olabilir.
Örneğin bir kafeye gittiniz, sipariş verdiniz ve gecikti 15 dk diyelim, hemen bunu kendi değersizliğinizle eşleştirir, başka şey düşünmezsiniz. Bir doktor randevusu veya bir lazer epilasyon randevusu…. Örnekleri artırabiliriz.

Kasiyerin, garsonun tutumu, sizden sonra gelenlerin yemeği önce gelmiştir. Siz dersiniz ki “Bizi değersiz buluyorlar, değer vermiyorlar ondan ötekilerin yemeğini daha önce getirdiler.” Hocanın tutumu “Hoca beni görmüyor, çünkü bana değer vermiyor” yani kısaca hızlıca kırıldığınız o anlarda. “Bana bir şey yapıyorlar” hissine biz değersizlik hissi diyoruz.
Bir yerde toplanılıyor sizi çağırmadılar. “Unutmuşlardır” demez “Değer vermediler bana.” dersiniz.
Değer verselerdi ararlardı, bekletmezlerdi, çağırırlardı liste uzaaar gider. Değersizlik duygusu alınganlaştırır, kişiselleştirir, hatayı gözünde büyütme, depresif hale getirir.

Değersizlik duygusu belli oranlarda herkeste vardır. Muaf kimse yok ama bazı insanlar olgunca düşünebiliyor duygu esiri olmuyor. Yetişkin rolünde kalabiliyor. Zaten duygunun esiri olduğunuzda sinir krizi geçirir, olay çıkarırsınız.
Değersizlik duygusu sizi her rolde ketler. Çünkü değersiz hissettikçe insanlarla aranız bozulur. Karşınızdaki insanı sürekli gerdiğiniz için her şey de sizi bulur.

Ne gittiğiniz tatilden bir şey anlarsınız, ne sinemadan ne kafeden.. Kısaca hayatı tatsız tuzsuz hale getirirsiniz.